Kasım ayının ortasından bu yana Yemenli Husilerin Kızıldeniz’i tehlikeli bir su yoluna dönüştürdüğü biliniyor. Füzeler, silahlı insansız hava araçları, deniz araçları ve botlar ile gerçekleştirdikleri 500’den fazla saldırı uluslararası koalisyonu harekete geçirmiştir. ABD önderliğindeki koalisyon Babülmendep Boğazı çevresinde devriye gezmekte ve Husi hedeflerini bombardıman altına almaktadır. Ancak Husilerin geri adım attığına dair kanıt bulunmamaktadır. Örneğin, geçtiğimiz haftalarda ABD’ye ait USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisine ve bir F-22 savaş uçağına saldırdıklarını iddia etmişlerdir ancak bunu kanıtlayamamışlardır.
Husilerin kontrolü altındaki Yemen’in batısında bir ticari geminin batması ve 21 geminin hasar alması durumu artık ciddi bir tehlike teşkil etmektedir. Bu nedenle, taktiksel bir değişikliğe gidilerek Husilere karşı daha sert önlemler alınmaktadır. ABD ordusu Orta Doğu operasyonlarını yürüten Merkez Kuvvetler Komutanlığı tarafından Husilere ait dört radar sistemi ve sekiz hava savunma sisteminin imha edildiği belirtilmiştir. Bu durum, ABD önderliğindeki uluslararası koalisyonun Yemen topraklarında büyük bir askeri operasyona hazırlandığı spekülasyonlarına neden olmuştur.
ABD Hazine Bakanlığı, Husilere yardım ettikleri gerekçesiyle Çinli iki kişiye ve beş kuruluşa yaptırımlar uygulanacağını duyurmuştur. Yaptırımların sebebi, listedeki kişi ve kuruluşların Husilere silah sevkiyatına yardımcı oldukları şeklindedir. Çin merkezli makine şirketleri Ningbo Beilun Saige ve Dongguan Yuze de yaptırım listesine alınmıştır. İran’ın ana müttefiki olan Çin’in yaptırımlara nasıl bir yanıt vereceği ise merak konusudur.
Sonuç olarak, Yemenli Husilerin Kızıldeniz’i tehlikeli bir su yoluna dönüştürmesi uluslararası toplumu harekete geçirmiştir. ABD önderliğindeki koalisyon ve Hazine Bakanlığı, Husilere karşı sert önlemler almaya devam edeceklerini açıklamışlardır. Bu durum, bölgedeki gerginliği artırmakta ve çözüm bulunması gereken bir sorun haline gelmektedir.
