Tayyip Erdoğan’ın geçmişte eleştirdiği yüksek faizle sıcak para çekme stratejisi, şu anda Türkiye için birincil öncelik haline geldi. Seçim sonrasında yüksek faiz nedeniyle gelen sıcak para, döviz kurlarında istikrarlı bir seyir oluşturdu. Erdoğan’ın geçmişte yüksek faize karşı duruşu değişti ve ekonomik krizi aşmak için yüksek faiz politikasının benimsendiği bir döneme girildi.
Erdoğan’ın açıklamaları, küresel fonların kısa vadeli olarak yüksek faiz kazancı elde etmek için ülkeye girdiğini ve ardından kurdaki dalgalanmalara yol açtığını vurguluyor. Bu durumun ekonomiyi bağımlı hale getiren bir döngü oluşturduğu ve şu anda Türkiye’de yaşanan durumun bu döngünün bir yansıması olduğu belirtiliyor. Seçim sonrası ise beklendiği gibi sıcak para girişi artmaya başladı ve yabancı yatırımcılar tarafından hisse ve devlet iç borçlanma senetlerine ilgi gösterildi.
Yüksek faizin etkisiyle artan yabancı girişinin yanı sıra yerel yatırımcıların dövize olan talebinin de azalmasıyla Türk Lirası’nın değerinin korunduğu görülüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) rezervlerinin artması ve yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatlarında azalma yaşanması, sıcak paranın ekonomiye olan etkisini gösteriyor. TCMB’nin döviz alımı yoluyla rezervlerini artırması ve döviz kredilerinin yükselmesi, ekonominin şu anda içinde bulunduğu durumu yansıtıyor.
Ekonomideki bu değişiklikler, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini artırabilir ve ekonomik istikrarı destekleyebilir. Ancak yüksek faiz politikasının uzun vadede nasıl bir etkiye sahip olacağı ve ekonominin sürdürülebilirliği konuları da dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin ekonomik geleceği, alınan politikaların ve yapılan yatırımların doğru bir şekilde yönlendirilmesine bağlı olacaktır.