Türkiye’nin en üst düzey diplomatı, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaklaşımını yeniden düzenlemesi ve üyelik sürecini canlandırması çağrısında bulundu. Diplomat, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi “rakip” olarak görmesi ve bu tutumun iki taraf arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemesi konusundaki endişelerini dile getirdi. Avrupa Birliği’nin insan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokratik prensipler konusundaki endişeleri, Türkiye’nin uzun süredir devam eden AB üyelik sürecinde en büyük engel olmuştur.
Türkiye ve AB arasındaki ilişki karmaşık bir süreç olmuştur. Türkiye resmi olarak 1987’den beri AB üyelik adayı olmasına rağmen, çeşitli siyasi engeller nedeniyle bu süreçte çok az ilerleme kaydedilmiştir. Türk Dışişleri Bakanı, AB’nin Türkiye’nin üyelik sürecine ve NATO’nun Türkiye’nin güvenlik endişelerine olan tutumundan duyduğu hayal kırıklığını dile getirmiştir.
İlginç bir şekilde, Avrupa ülkelerinde Türkiye’den gelen sığınmacıların sayısı artmaktadır. Tahmini olarak 8.000 Türk sığınmacının çeşitli AB ülkelerine başvuru yaptığı belirtilmektedir. Bu artışın nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milliyetçi İslamcı sisteminin genişlemesi ve ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve haksız yargılamalar olarak gösterilmektedir. Önemli bir nokta olarak, bu sığınma taleplerinin birçoğu, Kürt siyasi muhalifler, Gülen cemaati üyeleri ve kadın hakları aktivistleri gibi Erdoğan’ın muhalifleri olarak kabul edilen kişilerden gelmektedir.
Diplomat, AB’nin Türkiye’nin üyelik sürecini canlandırmak için somut adımlar atması gerekliliğini vurgulamıştır. Bu eylem çağrısı, Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinde ilerleme sağlama ve genel durumu iyileştirme isteğini yansıtmaktadır. Diplomatın açıklamaları, Türkiye’nin AB katılım sürecinde ilerleme isteğini ve AB’nin daha işbirlikçi ve olumlu bir ilişkiyi teşvik etmek için tutumunu yeniden değerlendirmesi gerekliliğini vurgulamaktadır.
Sonuç olarak, diplomatın açıklamaları, AB’nin Türkiye’ye yaklaşımını yeniden gözden geçirmesi gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Eğer ciddi bir şekilde ele alınırsa, bu yeniden değerlendirme, daha işbirlikçi ve faydalı bir ilişkiyi teşvik ederek, Türkiye’nin uzun zamandır beklenen AB üyeliği için yol açabilir.
